Bugün kısa ve öz yazmak niyetindeyim. Zira gün başladığında, gazeteleri elime alınca yaşadığım ani yükselişli asabiyet karşısında annemin tavrı da kısa ve öz oldu.
"Rica ederim, günü bize de zorlaştırma" dedi.
"Peki" dedim.
Gazete okuyunca sinirli oluyorum.
Başka köşe yazarlarını çok bilmiş yazılarıyla paralamaya kalkan köşe yazarları daha da çileden çıkanyor insanı.
Ah o fırsatçılar var bir de "Okurum dedi ki, okurum yazmış ki, canım okurum e-mail atmış, yürü demiş, aha da budur, çok yaşa sen demiş, zaten ismi lazım değil, diğer yazarı da gitmiş buna şikayet etmiş" diye döktürenler...
Oku oku, uyuzu kaşı, kışkır...
Neyse...
Ben böyle burnumdan solurken annem kısa hikayesini aktardı.
---
Bir zamanlar bir köyün ortasından bir nehir geçermiş. Öyle derinmiş, öyle hızla akarmış ki su kıyısına yaklaşmaya bile korkarmış insanlar.
Köyün iki yakasında güzellikleriyle ve becerileriyle meşhur iki kadın yaşar ve birbirleriyle hiç geçinemezlermiş. Her gün giyinir kuşanır, feslerini takınır nehir kenarına gidip karşı kıyıdan birbirlerine laf yetiştirirlermiş.
Kadınlardan biri bir gün çok hastalanmış. Eltisine "Benim kıyafetlerimi giy, fesimi de tak, nehir kıyısına git. Bugün beni gö-remezse kaçtım zanneder" demiş. Eltisini bir güzel giydirmiş ve göndermiş.
Elti nehir kıyısına gidip beklemeye başlamış. Derken karşı kıyıdan ilk zehirli laf gelmiş. Elti cevap vermemiş. İkinci, üçüncü taarruz da cevapsız kalmış. Eltinin suskunluğu karşısında giderek daha çok bağıran karşı kıyıdaki kadın sinirden üstünü başını paralamaya başlamış. Ne yapsa karşıdan ses gelmiyormuş. Sonunda öfkeden öyle delirmiş ki, "Sen kim oluyorsun da bana cevap vermiyorsun?" diyerek hışımla karşı kıyıya geçmek için kendine nehire atmış. Atmasıyla beraber azgın nehir suları kadını alıp götürmüş. Elti ayağını sürüye sürüye eve dönmüş. Hasta yatağında eltisinin eve dönmesini bekleyen kadın merakla sormuş "eeee" demiş "Ne oldu?" Elti başındaki fesi çıkanp "seninki öldü" diye yanıt vermiş. "Nee" diye fırlamış yataktan kadın "Ben seni kavgamı sürdür diye gönderdim, sen düşmanımı mı öldürdün?"
Eltisi kadına bakıp "yoo" demiş. "Onu ben öldürmedim, onu kendi öfkesi boğdu"
---
Anneme baktım.
"Anladın sen" dedi gülerek.
"Anladım" dedim mecburen.
Çayımı içtim.
Yazıya otururken kızım yanıma gelip "Ne anladın anne?" dedi gözlerini kocaman açarak.
Anladım ki;
Karşı kıyıya yanıt verme, kendi öfkesinde boğulsun...
Ya da...
Karşı kıyıdaki kadın olma kendi öfkende boğulursun.